Alerjik Rinit
Alerjik Rinit Nedir ve Belirtileri Nelerdir?
Alerjik rinit, burun mukozasında, alerjen teması ile meydana gelen, IgE aracılı inflamasyonun doğal klinik sonucu olarak ortaya çıkan semptomatik bir hastalıktır. Hastalık geleneksel olarak rinit olarak adlandırılsa da sıklıkla üst solunum yolunun tamamını ve konjunktivayı, bazen de alt solunum yollarını kapsar.
Alerjik rinitin kardinal semptomları hapşırma, burun kaşıntısı, burun akıntısı ve burun tıkanıklığı’dır. Bununla birlikte hastalarda gözde sulanma ve kaşıntı, uyku ve konsantrasyon bozukluğu, post nazal akıntı, öksürük, sık boğaz temizleme, baş ağrısı, halsizlik ve koku kaybı gibi şikayetlerde görülebilir.
Hastalık Hangi Sıklıkla Görülmektedir? Risk Faktörleri Nelerdir?
Alerjik rinit küresel bir sağlık problemidir. Tüm dünyada yaklaşık olarak 800 milyon kişiyi etkilediği bilinmektedir.
Alerjik rinit insidansının ABD’de erişkinde %10 ile %30 arasında olduğu, çocuklarda ise oranın %40'a kadar çıktığı bilinmektedir. Avrupa ülkelerinde bu oran %25 civarındadır.
Ülkemizde ise yapılan farklı çalışmalarda Alerjik rinit oranı %9.7 ile 37.7 arasında bulunmuştur. Ortalama olarak %20 civarında olduğu düşünülmektedir. Alerjik rinit görülme oranı çocuklar ve genç erişkinlerde daha yüksektir.
Alerjik rinit gibi atopik hastalıkların bir çok genetik ve çevresel faktörlerle bağlantısı vardır. Alerjik rinit gelişimindeki en güçlü risk faktörü aile hikayesidir. Her iki ebeveynde eğer atopik ise çocukda atopik hastalık gelişme riski %50 civarındadır.
Her iki ebeveynde de atopi yoksa bu risk %13’e kadar düşmektedir. Sadece ebeveynlerden birinde atopi mevcutsa oran %30 civarındadır.
Alerjik hastalıkların gelişmesinde doğum ayı’da rol oynar. Ağustos ile Ekim ayı arasında doğan çocuklarda Alerjik rinit insidansının daha yüksek olduğu saptanmıştır. Yine erkeklerde Alerjik rinit insidansı daha yüksektir. Hava kirliliği ve sigara dumanına maruz kalmak, atopik hastalık riskini arttırır. Kişilerin beslenme alışkınlıkları da, alerjik hastalıkların gelişiminde rol oynar. Yiyeceklerdeki koruyucu maddeler ve gıda boyaları, sodyum alımının artması balık, sebze ve meyve alımının azalmasının alerjik hastalıkların prevalansını arttırdığı saptanmıştır.
Yine çocuk obesitesinin de atopik hastalıkların insidansını ve astım sıklığını arttırdığı belirlenmiştir. İlginç olarak sosyoekonomik seviyesi ve eğitimi yüksek olan ailelerde Alerjik rinitli çocuk görülme oranı daha yüksektir. Ev tozu akarları ile hayatın ilk dönemlerinde karşılaşmanın alerji ve astım gelişimi için bir risk faktörü olduğu belirlenmiştir. Çocukluk çağında sık enfeksiyon geçirenlerde, kreşe gidenlerde ve kalabalık ailelerde Alerjik rinit görülme sıklığı daha düşük olarak verilmektedir.
Alerjik Rinit Tanısı Nasıl Koyulur?
Alerjik rinit tanısı tipik semptomların hikayesi ile tanı testleri arasındaki uyuma bağlıdır. Tanıda alerji testleri önem taşır. Ancak, tanı koymak için tek başına yeterli değildir.
Pozitif test, klinik öykü ile mutlaka desteklenmeli ve uyumlu olmalıdır. Bazı durumlarda test sonucu negatif ise öykü ve semptomlar şiddetle alerjik riniti destekliyorsa hastaya provokasyon testleri yapılarak tanıyı desteklemek gerekir.
Hastanın öyküsünde ana semptomlar olan hapşırık, burun akıntısı, kaşıntı ve burun tıkanıklığı bulunması bizi tanıya yaklaştırır. Fizik muayene de Alerjik rinitli hastalarda konkalar ödemli, soluk, morumsu olarak izlenir. Her iki nazal kavitede seröz akıntı mevcuttur.
Hastalarda burundaki kaşıntı ve akıntıya bağlı olarak devamlı burun ucunu yukarı doğru sıvazlama (alerjik selam) sonucu gelişen, supratip çizgisi (burun ucunun hemen üzerinde yatay çizgi) izlenebilir. Burun tıkanıklığı nedeniyle ağız solunumu sıktır.
Venöz staza bağlı alt göz kapağı altında hemosiderin birikmesine bağlı olarak koyulaşma izlenebilir (alerjik şhiner). Müller adelesinin devamlı spazmına bağlı olarak, alt göz kapağında yatay çizgiler (Dennie-Morgan çizgileri) görülebilir.
Konjunktival hiperemi, gözyaşı salgısında artış, tarsal konjuktivada papiller hipertrofi olabilir. Alerjik rinitli hastalarda tonsillerde hipertrofi ve farinks arka duvarında lenfoid hipertrofiye bağlı kaldırım taşı manzarası saptanabilir. Alerjik rinitli hastalarda adenoid vegetasyon görülme sıklığı yaklaşık iki kat daha fazladır.
Alerjik rinitin ileri tanısında kullanılan testler, cilt testleri, nazal provokasyon testleri, laboratuvar testleri ve nazal yaymadır. En sık olarak kullanılan test, basit, ucuz, kolay uygulanır ve güvenilir olması gibi avantajları nedeniyle prick (delme) testidir.
Eğer hastalar derinin cevabını azaltacak ilaçlar alıyorsa, herhangi bir deri hastalığı varsa, test yapılan kişide anaflaksi riski varsa veya hasta deri testine koopere olamıyorsa, kanda serum spesifik IgE ölçümü yapılabilir. Alerjik hastaların yaklaşık %50 sinde total Ig E ölçümü normal olabilir. Total IgE miktarı yüksek olup hasta da atopi olmayabilir. Total IgE seviyesi viral enfeksiyonlarda, sigara içenlerde, lenfomada ve parasitozda artar. Yapılan çalışmalarda Total Ig E miktarı10 IU/ml’nin altında olduğu durumlarda kişide atopi olma ihtimalinin %33 civarında olduğu, bu değerin 400 IU/mL seviyesinin üzerine çıktığı durumlarda ise atopi oranının %99’a kadar yükseldiği tespit edilmiştir. Nazal yayma da eozinofil miktarının %20 nin üzerinde olması, yada mast hücresi miktarının %3 den fazla olması tanıda alerjik rinit lehine bir bulgudur. Spesifik bir alerjenle yapılan nazal provokasyon testinde direnç de %100’ den fazla artış, 5 den fazla hapşırık ve 0.5 ml’den fazla sekresyon artımı pozitif olarak kabul edilmektedir.
Sonuç olarak; alerjik rinit tanısı koymada genellikle öykü ve fizik inceleme yeterlidir. Tedaviye dirençli hastalarda ya da ayırıcı tanı amacıyla bazı durumlarda ileri incelemeler yapmak gerekebilir.
KBB Hastalıklarında Alerjinin Yeri Nedir?
Rinosinüzit sıklıkla alerjik rinit ile birliktelik göstermektedir. Rinosinüzit olan çocukların %80'ninde alerji hikayesi mevcuttur. Oysa normal popülasyonda bu oran %15-20'dir. Kronik rinosinüzitli hastalarda yapılan çalışmalarda %33-57 oranında alerjen duyarlılığı bulunması patogenezde alerjinin rol oynadığını göstermektedir. Bu çalışmalar alerji ile rinosinüzit arasında direkt bir ilişki olduğunu gösteremesede, rinosinüzitli hastalarda alerjinin daha sık görüldüğünü ortaya koymaktadır. Dolayısıyla özellikle kronik rinosinüzitli hastalarda öyküde alerji varlığı sorgulanmalı, gerekirse deri prik testi veya spesifik IgE testleri istenmelidir. Alerji saptanan hastalarda tedavi planına eklenecek antialerjik ilaçlar sayesinde tedavide başarı artacaktır.
Epidemiyolojik çalışmalarda Efüzyonlu Kronik Otitis Medialı (EKOM) hastaların %50'sinde alerjik rinit olduğu; alerjik rinit hastalarının da yaklaşık %21'inde EKOM olduğu gösterilmiştir. Yapılan bir çalışmada atopik ve nonatopik hastaların ortakulak efüzyonları incelenmiş ve atopik hastalarda belirgin olarak daha fazla sayıda eozinofil, T lenfositler ve interlökin 4 ve 5 hücreleri saptanmıştır.
Diğer Tedaviler
Op. Dr. Deniz Yazıcı İzmir Bayraklı'da bulunan kliniğinde burun estetiği(rinoplasti), revizyon burun estetiği, ultrasonik burun estetiği, kepçe kulak estetiği, yüz estetik cerrahisi, ameliyatsız estetik ve kulak burun boğaz(kbb) hastalıkları konularında hizmet vermektedir.